- Katılım
- 19 Mart 2019
- Mesajlar
- 8,750
- Tepkime puanı
- 45
- Konum
- Diyarbakır
- Cinsiyet
-
- Bay
- Takım
- Galatasaray
Ebû Hayseme (r.a.), Müslümanlığına ve doğruluğuna dil uzatılamayacak kişilerden idi. Hiçbir mazereti olmadığı halde, Tebük Seferi'nde orduya katılmamıştı. Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'den Tebük'e doğru hareket ettikten günlerce sonra Ebû Hayseme, çok sıcak bir günde ev halkının yanına dönmüştü. İki hanımı vardı. Bostandaki çardaklarını su serpip serinletmiş, kendisi için soğuk su ve yemek hazırlamışlardı.
Ebû Hayseme (r.a.), bostana girip çadırların kapısı önünde durarak hanımlarına ve onların kendisi için hazırladıkları şeylere baktı ve şöyle dedi:
"Resûlullah (s.a.v.), yakıcı güneşin altında, rüzgâr ve sıcakta silâhını boynunda taşısın da, Ebû Hayseme serin gölgede yemeği hazırlanmış, iki hanımının yanında, mülkünün içinde oturup dursun, insaf mı bu? Vallâhi, Resûlullah'a (s.a.v.) gidip kavuşmadıkça, hiçbirinizin çardağına girmeyeceğim! Hemen azığımı hazırlayın!" dedi.
Azığını hazırladılar ve devesini yanına getirdiler. Ebû Hayseme devesine bindi ve Peygamber Efendimize (s.a.v.) yetişmek üzere çıktı. Yolda Umeyr bin Vehb el-Cumahî ile karşılaştı. O da Peygamberimiz'e (s.a.v.) ulaşmak istiyordu. İkisi, yoldaş oldular. Tebük'e yaklaşınca Ebû Hayseme, Umeyr bin Vehb'e: "Ey Umeyr, ben günahkârım. Senin benden geri kalmanda bir mahzur yok! Ben Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına senden önce varayım!" dedi. Umeyr de kabul etti, geri durdu. Ebû Hayseme (r.a.) hayvanını hızlı sürüp gitti. Peygamberimiz (s.a.v.), o sırada Tebük'te konaklamış bulunuyordu. Ebû Hayseme Tebük'e yaklaştığı zaman Ashâb-ı Kirâm: "İşte, bakınız! Yolda bir süvârî geliyor!" dediler.
Peygamberimiz (s.a.v.): "Onun Ebû Hayseme olmasını temenni ederim." buyurdu.
Ashâb-ı Kirâm: "Yâ Resûlallah! Vallâhi o, Ebû Hayseme!" dediler. Ebû Hayseme, devesinden indi, Peygamberimiz'in (s.a.v.) yanına gelip selâm verdi.
Peygamberimiz (s.a.v.): "Ey Ebû Hayseme! Sen helâka yaklaşmış gitmiştin!" buyurdu. Ebû Hayseme (r.a.) olup bitenleri haber verdi, Peygamberimiz (s.a.v.) ona hayırla duâ etti.
*
Ebû Hayseme (r.a.), bostana girip çadırların kapısı önünde durarak hanımlarına ve onların kendisi için hazırladıkları şeylere baktı ve şöyle dedi:
"Resûlullah (s.a.v.), yakıcı güneşin altında, rüzgâr ve sıcakta silâhını boynunda taşısın da, Ebû Hayseme serin gölgede yemeği hazırlanmış, iki hanımının yanında, mülkünün içinde oturup dursun, insaf mı bu? Vallâhi, Resûlullah'a (s.a.v.) gidip kavuşmadıkça, hiçbirinizin çardağına girmeyeceğim! Hemen azığımı hazırlayın!" dedi.
Azığını hazırladılar ve devesini yanına getirdiler. Ebû Hayseme devesine bindi ve Peygamber Efendimize (s.a.v.) yetişmek üzere çıktı. Yolda Umeyr bin Vehb el-Cumahî ile karşılaştı. O da Peygamberimiz'e (s.a.v.) ulaşmak istiyordu. İkisi, yoldaş oldular. Tebük'e yaklaşınca Ebû Hayseme, Umeyr bin Vehb'e: "Ey Umeyr, ben günahkârım. Senin benden geri kalmanda bir mahzur yok! Ben Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına senden önce varayım!" dedi. Umeyr de kabul etti, geri durdu. Ebû Hayseme (r.a.) hayvanını hızlı sürüp gitti. Peygamberimiz (s.a.v.), o sırada Tebük'te konaklamış bulunuyordu. Ebû Hayseme Tebük'e yaklaştığı zaman Ashâb-ı Kirâm: "İşte, bakınız! Yolda bir süvârî geliyor!" dediler.
Peygamberimiz (s.a.v.): "Onun Ebû Hayseme olmasını temenni ederim." buyurdu.
Ashâb-ı Kirâm: "Yâ Resûlallah! Vallâhi o, Ebû Hayseme!" dediler. Ebû Hayseme, devesinden indi, Peygamberimiz'in (s.a.v.) yanına gelip selâm verdi.
Peygamberimiz (s.a.v.): "Ey Ebû Hayseme! Sen helâka yaklaşmış gitmiştin!" buyurdu. Ebû Hayseme (r.a.) olup bitenleri haber verdi, Peygamberimiz (s.a.v.) ona hayırla duâ etti.
*