
Orta Çağ Felsefesi: Din Felsefesinde İçkin (Transandantal) Genel Özellikleri Nedir?
Teoloji ve kozmolojide bilgi ve varlık meselesinde Tanrıyı âlemle birlikte âlemin içinde kabul etmek, sebebi (illeti) varlığın içinde görmek, tesirin bizzat tesir alan süjenin nefsinde bulunduğunu iddia etmek temayülü immanent anlayışı meydana getirir.
Âlemi yaratan bir Tanrıın varlığına inanmak, Tanrıyı âlemin haricinde kabul etmeyi gerektirir ki bu transcendent (aşkın, müteâl) anlayıştır, halbuki bunun aksi olan immanent anlayış âlemi ve mevcudun sebebini âlemin cevheri veya o mevcudun özü ile karışmış sayar. Nitekim Spinozanın Tanrı anlayışı böyledir; onda Tanrı ile tabiat, yaratıcı ile yaratılmış olan âlem aynıdır. Onun panteizmi tamamen naturalizm ile karışmıştır.
Bu bakımdan immanent anlayış, ateizmin ve materyalizmin daima işine yarar, fakat buna rağmen marksistler de bu anlayışı beğenmezler, tenkit eden immanent felsefenin İlk Çağda en büyük temsilcisi Aristotelestir. Aristotelesin ve Leibnizin dinamist anlayışında madde ve form, madde ve kuvvet bir cevher ve bir birlik teşkil ederler. Çünkü bunlar birbirinin içindedir. Bu bakımdan dinamist anlayış da immanent felsefeye girer.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI