giymek, -er
1. nesnesiz Örtünüp korunmak için bir şeyi vücuduna geçirmek:
"Kapalı çarşı zevkine göre alafranga sayılabilecek bir entari giymişti." - Orhan Veli Kanık
2. nesnesiz, mecaz Ağır söz veya hakareti, küçültücü davranışı ses çıkarmadan dinlemek:
Biri ağzına geleni söyledi, öbürü de güzelce giydi.
1. nesnesiz Örtünüp korunmak için bir şeyi vücuduna geçirmek:
"Kapalı çarşı zevkine göre alafranga sayılabilecek bir entari giymişti." - Orhan Veli Kanık
2. nesnesiz, mecaz Ağır söz veya hakareti, küçültücü davranışı ses çıkarmadan dinlemek:
Biri ağzına geleni söyledi, öbürü de güzelce giydi.