- Katılım
- 19 Mart 2019
- Mesajlar
- 8,750
- Tepkime puanı
- 45
- Konum
- Diyarbakır
- Cinsiyet
-
- Bay
- Takım
- Galatasaray
İslamiyet'in temel ilkelerine dayanarak nefsi arıtıp, ahlâkı güzelleştirerek dini yaşama ve bu yolla Allah'a ulaşma düşüncesine tasavvuf adı verilir.
X. yüzyıldan sonra tekkelerin çevresinde gelişen tasavvuf düşüncesi dinî - tasavvufi bir halk edebiyatının doğmasına yol açmıştır.
Oluştuğu yer dik*kate alınarak tekke edebiyatı olarak da adlandırılmıştır.
Dinî ve tasavvuf içerikli şiirler hem divan edebiyatı hem de halk edebiya*tı şairleri tarafından yazılmıştır.
Kitabımızın bu bölümünde halk edebiyatı geleneği çevresinde oluşturulan dinî tasavvufi şiirlere değineceğiz
Kadrosunda divan ve saz şairleri de bulunan dinî tasavvufi halk şiiri, halk edebiyatı ile divan edebiyatı arasında bu iki edebiyatı birbirine yaklaştıran, her iki edebiyatın hitap ettiği ayrı ayrı zümreleri birleştiren bir edebiyat köprüsü vazifesini görmüştür.
Dinî Tasavvufi Halk şiirinin Genel Özellikleri
Tasavvuf hareketi Türkler arasında ilk kez Türkistan'da Ahmet Yesevi ile başlamış, daha sonra onun dervişleri aracılığıyla Anadolu'ya yayıl*mıştır. Onun yolundan giden Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Velî gibi mu*tasavvıflar eserlerinde bu düşünceyi işlemişlerdir.
Bu edebiyatın temel kaynağı İslam dini ve tasavvuftur.
Ayrıca dil, vezin ve nazım şekilleri gibi dış unsurlar bakımından çoğu zaman millî ruhu aksettirme yoluna gitmiştir.
Tasavvufi halk şiiri geleneğinde sanatsal kaygı ikinci planda tutulmuş, daha çok tasavvuf düşüncesini ve dinsel değerleri yayma amacı güdülmüştür.
Bu yönüyle bu tür şiirlerde didaktik unsurlar ağır bas*maktadır.
İslam dini ve tasavvuf, Osmanlı toplumunun en önemli ortak paydasıdır.
Herkesi ilgilendiren, ortak değerler etrafından oluşan temalar, yine herkesin anlayabileceği ortak, sade bir dille anlatıldığı için divan edebiyatı ve âşık edebiyatına göre daha fazla kişiye hitap etmiştir.
Dinî- tasavvufi halk şiiri geleneği, toplumsal bir görev üstlenmiş, hal*kı aynı düşünce etrafında kenetlemiş, onların hoşgörü içinde bir arada yaşamalarında kilit rol oynamıştır.
Özellikle Orta Asya'dan Anadolu'ya göçlerin sürdüğü ve Moğol istilasının birçok yeri kasıp kavurduğu dö*nemlerde, toplumda birlik, beraberlik ve düzenin oluşmasını yeniden sağlayarak Anadolu'nun vatan olmasında katkıda bulunmuştur.
Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli gibi mutasavvıf şairlerin ve diğer tekke erba*bının toplumdaki birleştirici rolü sonraki yüzyıllarda da devam etmiştir.
Bu şahsiyetler, tıpkı birer psikolog gibi toplumun manevi yönden kal*kınmasını, toplumsal moral değerlerinin yüksek tutulmasını sağlayarak psikolojik, sosyolojik, ahlâki bozulma ve yıpranmalara engel olmuştur.
Bu şiir geleneğinde öğreticilik de esas alındığından genellikle halkın anlayabileceği sade bir Türkçe kullanılmıştır.
Dinî-tasavvufi kavram*ları ifade eden kelimeler bulunsa da bunlar Türkçenin genel karakterini değiştirecek oranda fazla değildir.
Tekke edebiyatında hem hece hem aruz ölçüsü kullanılmıştır. Sadece hece veya sadece aruz ölçüsüyle yazanlar olduğu gibi her iki ölçüyle yazan şairler de vardır.
Nazım birimi genellikle heceyle yazanlarda dörtlük, aruzla yazanlarda beyittir.
Daha çok tam ve cinaslı uyak kullanılmıştır.
Dini- tasavvufi halk şiiri geleneğinin en yaygın nazım türü ilahidir. Bunun yanında nefes, nutuk, devriye, sathiye, methiye de bu şiir geleneği içinde değerlendirilir.
şiirler çoğunlukla tekkelerde zikir esna*sında belli bir ezgiyle söylenmiştir.
Başlangıçtan günümüze kadar Dinî tasavvufi halk şiiri geleneği çer*çevesinde şiir yazan önemli şairler şunlardır:
12. yüzyıl:
Ahmet Yesevi
13. yüzyıl:
Hacı Bektaş-ı Velî
Yunus Emre
14 -15. yüzyıl
Seyyit Nesimî
15. yüzyıl
Kaygusuz Abdal
Eşrefoğlu Rumî
Hacı Bayram-ı Velî
16. yüzyıl
Aziz Mahmut Hüdâyî
Pir Sultan Abdal
17. yüzyıl
Niyaz-i Mısrî
18. yüzyıl
Erzurumlu İbrahim Hakkı
X. yüzyıldan sonra tekkelerin çevresinde gelişen tasavvuf düşüncesi dinî - tasavvufi bir halk edebiyatının doğmasına yol açmıştır.
Oluştuğu yer dik*kate alınarak tekke edebiyatı olarak da adlandırılmıştır.
Dinî ve tasavvuf içerikli şiirler hem divan edebiyatı hem de halk edebiya*tı şairleri tarafından yazılmıştır.
Kitabımızın bu bölümünde halk edebiyatı geleneği çevresinde oluşturulan dinî tasavvufi şiirlere değineceğiz
Kadrosunda divan ve saz şairleri de bulunan dinî tasavvufi halk şiiri, halk edebiyatı ile divan edebiyatı arasında bu iki edebiyatı birbirine yaklaştıran, her iki edebiyatın hitap ettiği ayrı ayrı zümreleri birleştiren bir edebiyat köprüsü vazifesini görmüştür.
Dinî Tasavvufi Halk şiirinin Genel Özellikleri
Tasavvuf hareketi Türkler arasında ilk kez Türkistan'da Ahmet Yesevi ile başlamış, daha sonra onun dervişleri aracılığıyla Anadolu'ya yayıl*mıştır. Onun yolundan giden Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Velî gibi mu*tasavvıflar eserlerinde bu düşünceyi işlemişlerdir.
Bu edebiyatın temel kaynağı İslam dini ve tasavvuftur.
Ayrıca dil, vezin ve nazım şekilleri gibi dış unsurlar bakımından çoğu zaman millî ruhu aksettirme yoluna gitmiştir.
Tasavvufi halk şiiri geleneğinde sanatsal kaygı ikinci planda tutulmuş, daha çok tasavvuf düşüncesini ve dinsel değerleri yayma amacı güdülmüştür.
Bu yönüyle bu tür şiirlerde didaktik unsurlar ağır bas*maktadır.
İslam dini ve tasavvuf, Osmanlı toplumunun en önemli ortak paydasıdır.
Herkesi ilgilendiren, ortak değerler etrafından oluşan temalar, yine herkesin anlayabileceği ortak, sade bir dille anlatıldığı için divan edebiyatı ve âşık edebiyatına göre daha fazla kişiye hitap etmiştir.
Dinî- tasavvufi halk şiiri geleneği, toplumsal bir görev üstlenmiş, hal*kı aynı düşünce etrafında kenetlemiş, onların hoşgörü içinde bir arada yaşamalarında kilit rol oynamıştır.
Özellikle Orta Asya'dan Anadolu'ya göçlerin sürdüğü ve Moğol istilasının birçok yeri kasıp kavurduğu dö*nemlerde, toplumda birlik, beraberlik ve düzenin oluşmasını yeniden sağlayarak Anadolu'nun vatan olmasında katkıda bulunmuştur.
Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli gibi mutasavvıf şairlerin ve diğer tekke erba*bının toplumdaki birleştirici rolü sonraki yüzyıllarda da devam etmiştir.
Bu şahsiyetler, tıpkı birer psikolog gibi toplumun manevi yönden kal*kınmasını, toplumsal moral değerlerinin yüksek tutulmasını sağlayarak psikolojik, sosyolojik, ahlâki bozulma ve yıpranmalara engel olmuştur.
Bu şiir geleneğinde öğreticilik de esas alındığından genellikle halkın anlayabileceği sade bir Türkçe kullanılmıştır.
Dinî-tasavvufi kavram*ları ifade eden kelimeler bulunsa da bunlar Türkçenin genel karakterini değiştirecek oranda fazla değildir.
Tekke edebiyatında hem hece hem aruz ölçüsü kullanılmıştır. Sadece hece veya sadece aruz ölçüsüyle yazanlar olduğu gibi her iki ölçüyle yazan şairler de vardır.
Nazım birimi genellikle heceyle yazanlarda dörtlük, aruzla yazanlarda beyittir.
Daha çok tam ve cinaslı uyak kullanılmıştır.
Dini- tasavvufi halk şiiri geleneğinin en yaygın nazım türü ilahidir. Bunun yanında nefes, nutuk, devriye, sathiye, methiye de bu şiir geleneği içinde değerlendirilir.
şiirler çoğunlukla tekkelerde zikir esna*sında belli bir ezgiyle söylenmiştir.
Başlangıçtan günümüze kadar Dinî tasavvufi halk şiiri geleneği çer*çevesinde şiir yazan önemli şairler şunlardır:
12. yüzyıl:
Ahmet Yesevi
13. yüzyıl:
Hacı Bektaş-ı Velî
Yunus Emre
14 -15. yüzyıl
Seyyit Nesimî
15. yüzyıl
Kaygusuz Abdal
Eşrefoğlu Rumî
Hacı Bayram-ı Velî
16. yüzyıl
Aziz Mahmut Hüdâyî
Pir Sultan Abdal
17. yüzyıl
Niyaz-i Mısrî
18. yüzyıl
Erzurumlu İbrahim Hakkı