Eski Türk Kültüründe Avcılık

Nutella

Harbi Üye
Bayan Üye
Özel Üye
Katılım
2 Ocak 2021
Mesajlar
9,432
Tepkime puanı
8
Cinsiyet
  1. Bayan
Takım
Galatasaray

Eski Türk Kültüründe Avcılık


Proto-Türk Kültürü; avcı ve atı ehlileştiren bir kültürdü. Türkler, henüz bir devlet kurmadan önce de, belli bir düzen içinde yaşıyorlardı. Kabile ve boyların hayatı, belli bir teşkilata dayanıyordu. Türkler; at besleyen, av peşinde koşan insanlardı. Av hayvanlarını izleyerek, uzun mesafeler katetmişlerdir, Bütün bir boyun katıldığı, büyük sürek avları tertiplemişlerdir. Deri veya kıl çadırlarda oturan, kımız içen ve hayvan besleyen Eski Türkler; avcılığı, günlük hayatlarının bir parçası olarak görüyorlardı. Beslenme ve ekonomileri yarı yarıya avcılığa dayanıyordu.

[url=https://resimlink.com/EJ1kUM4] [/URL]​

Hunlar ve diğer Türkler avladıkları hayvanların et, deri, kemik ve boynuzlarından yararlanırlardı. Büyük ve küçük hayvanların deri ve kürklerinin kıymetli olanlarım satarlar, diğerlerinden elbise, kalpak ve çizme, boynuzlarını da yay ve ok yapımında kullanırlardı. Selçuklu' Devleti'ne ilk şeklini kazandıran Tuğrul Bey, Avcılık Teşkilatını resmi bir kurum haline getirmiştir. Avcı Birlikleri kurmuş; ordusunu zinde tutmak için,sürek avları tertip etmiştir. Av köpeklerinin yanısıra, yüzlerce pars edinmiş, bunları avda kullanmıştır. Bazı değerli parslarını, altın tasmalarla donatmıştır. Bütün Türk Boylarının günlük hayatında önemli bir yer alan avcılık; Osmanlı Devlet Teşkilatı'nda resmi bir kurum haline gelmiştir. Ordu içinde "Avcı Birlikleri" yer almıştır.

Osmanlı Padişahları, av yapmayı sevmekle beraber,biri hariç, hiçbiri avı aşırı bir alışkanlık haline getirmemiştir. Yeri ve zamanı geldiğinde; özellikle,belli amaçlarla avlanmışlardır. IV.Mehmet, aşırı derecede ava tutkundu. Bu yüzden, tarihe "Avcı"lakabıyla geçmiştir. Padişahların ve devlet adamlarının av yapmaktan vazgeçmeleri üzerine,avlaklar halka kalmıştır. Ancak, halkın yaptığı avcılık düzensiz olmuştur. Av hayvanları büyük ölçüde yok edilmiştir. Bu yüzden, bazı hayvanların nesli tükenmiştir.

Avcılık, Türklerde günümüzden çok eski zamanlara kadar giden bir geleneğe sahiptir. İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinden itibaren avcılığın temel bir hayat tarzı olarak, beslenme ile doğrudan bağlantısı da akla gelen bir gelenektir. Avcılıkta beslenme ihtiyacı karşılanırken, savaşçı özellikler de okun kullanılmasıyla gelenekselliğini sürekli kılmıştır.Türk avcılarının inancında, Altay Türk avcı ruhunun yerini İslamiyet'ten sonra evliyalar tutmaktadır. Avın verimli ve başarılı olması için sahada bulunan evliya yatırlarından yahut "Avluk" yani avın yapıldığı bölgedeki ağaçtan ve saireden şeytana karşı uğur dilerler. Av esnasında silahı kendisine yar olmazsa, şeytanı ortadan kaldırmak için, yanındaki köpeğini silahının üstünden atlatır. Köpeksiz bulunduğunda ise bizzat kendisi atlar Bu merasim bir nevi "Ateş Kültü"nden kalma eski bir inançla, kötü ruhlardan temizlenmeyi gösterir. Hala bugünkü Altay Türkleri, maişetlerini temin eden bütün av hayvanlarına karşı o kadar içten bir inanç ve itimatla bağlıdırlar ki, ava ait en ufak laubaliliğe tahammül edemezler. Avın, ancak temiz ve arınmış olarak yapılmasıyla verimli olabileceğine inanır ve buna göre de hazırlığını yapar. şöyle ki, ava çıkacağı gece avcı, karısından ayrı bir başka odaya çekilir, kimse ile konuşmaz ve yapacağı her şeyi sır tutar. Bu gibi inançlara aykırı hareket edilirse, avın verimsiz olacağı ve avcı ölünce ruhunun ongun'u olan kuş ile birleşeceğine inanılırdı . Bu suretle av kültü bütünüyle tatbik edilmektedir. Yerli Türk örf ve teamül hukuku, bütün bu inançları lüzumlu sayarak, topluma tatbik selahiyetini haizdir.

Başlangıçta bu eski ve tarihi külte ait avcı kuş adları antroponim olarak kullanıldıktan sonra, nüfuz çevresini genişletmiş, ona milletlerarası bir karakter kazandırmıştır. Nitekim şunkar, Doğan-Toğan, Çakır,şahin, Toğrul,Laçin avcı kuş adları bütün Türk halk ve boyları arasında kökleşip kaldığı gibi, şunkar avcı kuş adı Türk elleri dışına da taşmış, Mançu dilinde şonkon kılığına, Macarca'ya Zongor telaffuzu ile girmiş, İran, Irak, Arap, Mısır,Rusya ve Balkan Yarımadası milletler Antroponimisinde bugün bile kullanılmaktadır. Bazıları ise hem antroponim, hem de toponim olarak kullanmışlardır. Nitekim yukarıdaki şunkar kuş adı; Anadolu toponimisinde Sungurlu, Antroponimisinde Baysungur, Etnolojisinde ise Oğuz Boyunun totemi olmuştur. Bu kadar zengin cepheli, dede-baba yadigarı avcılık müessesesi Türk tarihinin ve kültürünün toplum hayatından kopup gelen çok değerli geleneklerinden biridir.Avcılığın Türk aile kültürünü nasıl etkilediğine başka bir örnek de; erkek çocuklara Alakuş, Alpkuş, Aksungur, Afşin, Çağrı, Çavlı, Karaca, Karakuş,Laçin, Toğan, Tuğrul... gibi avcı kuş isimlerinin verilmesidir. Bu gelenek, Osmanlılar'ın kuruluş döneminde, sonraki dönemlere oranla daha çok görülmektedir


Türk devletlerinde ve boylarında, dini merasim yaptıracak kadar bir kült değerini bulan avcılık, Türk,Moğol, Osmanlı ve Rusya İmparatorluğu'nda muayyen bir kurumlaşma haline getirilmiş, devletin askeri gücün sembolü karakterini taşımıştır. Buna paralel olarak, manevi toplum hayatının çeşitli cephelerinde kökleşmiş kalmıştır.

Sultan Melikşah (Aralık 1072-Kasım 1092) ise avcılık konusunda dünyada ilk bilimsel kitabı yazdıran kişidir. Melikşah, Ebu Tahir Hatuni'ye; Av Hayvanlarını ve Avcılığı inceleyen "şikar-Name"(Avcılığın Usul ve Esasları) ismi altında bir kitap yazdırmıştır. Ne yazık ki, bu kitap zamanımıza kadar gelemeyip kaybolmuştur.

Eski Türklerde yılda bir defa Totem olan Tibet Öküzü (Yak) için büyük sürgün avları tertiplenir ve bunun bir çeşit savaş eğitimi sayıldığı bilinmektedir. Ziya Gökalp bu sürgün avlarını tafsilatlı olarak anlatmaktadır . Eski Türklerde, sığır dedikleri (Yak) Tibet Öküzü Totem sayıldığından bunun adına,Hakanın ve Beylerin İdaresi altında büyük ve umumi bir av tertip edilir ve umumi ava sığır-sürgün denilirdi. Sürgün avı büyük bir bölgeyi kaplayacak bir alanda yapılırdı ve daire şeklinde her taraftan sürülen hayvanlar kararlaştırılan merkezde toplanır, bu halkadan kaçan hayvan olursa oradaki görevli kimse cezalandırılırdı. İlk av okunu Hakan veya beyler başlatırdı. Bundan sonra sıra ile ve mertebelerine göre, Hakanın oğullan, beyler ve nihayet ava katılan kimseler avlanırdı. Avlanmalar ancak kabile, il ve hakanın izni ile yapılır, hatta velayet sahibi kimselerin oğulları babalarından izin almadan kendi başlarına ava çıkarlarsa suçlu sayılır ve cezalandırılırlardı.Sürgün avının sona ermesinden sonra, av etlerinin hep beraber yenildiği büyük bir ziyafet (şölen) verilirdi.Bu müşterek yemekle, aynı zamanda Türkler indinde bu vesile ile tanışma ve birleşmeyi sağlamış olurlardı.
 
Benzer konular Forum Tarih
Nutella Avcılık 0 416

Benzer konular

İçerik sağlayıcı "paylaşım" sitelerinden biri olan Harbimekan.Com Forum, Eğlence ve Güncel Paylaşım Platformu Adresimizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Harbimekan.Com sitesindeki konular yada mesajlar hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler için info@harbimekan.com yada iletişim sayfası üzerinden iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 3 Gün (72 Saat) içerisinde Forum yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacaktır.

Bu Site, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı Üyesidir.

Yığıntı - 8kez - kaynak mağazam - Uğur Ağdaş - genel forum - webp converter